IgE Aracılı Besin Alerjileri

IgE aracılı besin alerjileri en yaygın görülen besin alerjisi olarak bilinir. Besin yutulduktan sonra belirtiler hızlı görülür. Klasik klinik belirti öyküsü ve deri prick veya seruma özgü IgE testi ile besine özgü IgE belirlenir. IgE aracılı besin alerjilerinin belirtileri hafif ile şiddetli arasında değişir. Bu belirtiler solunum sistemi belirtileri, üst ve alt solunum yollarını içerebilir. Hafif belirtiler, ara sıra hafif burun çekme olarak ortaya çıkar. Orta ile şiddetli belirtiler, burun deliklerinin tamamen tıkanması da dahil olmak üzere burun tıkanıklığı olarak ortaya çıkabilir. Üst solunum yolu dışında, gözde belirtiler tek başına veya üst solunum yolu belirtileriyle birlikte ortaya çıkabilir. Göz kızarıklığı ve/veya kaşıntı olarak ortaya çıkabilir ve göz etrafında şişlik olarak ortaya çıkabilir.

Alt üst solunum yolu belirtileri, hırıltı veya astım alevlenmesi içerir. Astım alevlenmesi, tip I aşırı duyarlılık reaksiyonunun aracılık ettiği besin proteininin solunması sonucu da meydana gelebilir. IgE aracılı besin alerjisi reaksiyonlarında boğazda meydana gelen belirtiler boğaz temizleme, öksürük, boğazda sıkışma veya boğaz ağrısıdır. Orta derecede belirtiler, ses kısıklığı ve artan kuru öksürüktür. En şiddetli belirtilerden biri tam hava yolu tıkanıklığıdır.

Gastrointestinal tutulum subjektif ve objektif belirtiler içerir. Subjektif belirtiler ağız veya boğazda kaşıntı, mide bulantısı veya karın ağrısıdır. Objektif belirtiler kusma ve aralıklı veya devamlı ishaldir. Gastrointestinal sistem belirtilerinin başlangıcı genellikle hemen, dakikalar içinde ortaya çıkar ve 2-4 saatten uzun değildir.

IgE aracılı besin alerjisinin teşhisi, tıbbi öykü ve fizik muayene ile belirtilir ve antijene özgü IgE’nin varlığı ile doğrulanır. Tıbbi öykü ile şüpheli besin veya besinleri, alerjenin alınma şeklini (örneğin, çiğ, yarı pişmiş, pişmiş veya fırınlanmış), alınan alerjenin miktarını, reaksiyonların zamanını ve aspirin veya alkol tüketilip tüketilmediğini veya egzersiz gibi bazı diğer etkenler de göz önüne alınmalıdır. Belirli bir besini aldıktan sonra dakikalar ila 1-2 saat içinde ürtiker, anjiyoödem, kaşıntı, kusma, karın ağrısı, inatçı öksürük, ses kısıklığı, hırıltı, solunum sıkıntısı veya burun tıkanıklığı gibi belirtilerden birini geliştiren bireyler olası besin alerjisi için değerlendirilmelidir. Düşük tansiyon (hipotansiyon), aşırı uyuşukluk gibi belirtiler daha az yaygındır. Akut reaksiyonların yönetimi için yerinde tıbbi gözetim ve hastane ortamında besin yüklemesi yapılmalıdır. Bilinen bir yiyeceğe daha önce şiddetli reaksiyon göstermiş olan çocukların, reaksiyondan sonra 1 yıl boyunca o besini tüketmesi önerilmez. Alerjik reaksiyonun tokluk sonrası olduğuna ve egzersiz tarafından arttığına inanılıyorsa, besine bağlı egzersiz kaynaklı anafilaksi takip edilmelidir.

IgE aracılı besin kaynaklı alerjik reaksiyonları önleyecek hiçbir ilaç mevcut değildir. Şiddetli olmayan alerjik reaksiyonları yönetmek için antihistaminikler kullanılır ve epinefrin, akut, şiddetli sistemik alerjik reaksiyonların, yani anafilaksinin yönetimi için bir temel görev görür. Akut reaksiyonlar için tek başına antihistaminikler verilirse, çocuklar izlenmelidir. Şiddetli alerjik reaksiyon öyküsü olan çocuklara hafif belirtilere yanıt olarak epinefrin verilebilir.

Anafilaksi

Anafilaksi, birden fazla organı içeren IgE aracılı aşırı duyarlılık alerjik reaksiyonunun şiddetli bir şeklidir. Başlangıcı hızlıdır ve potansiyel olarak ölümcüldür. Anafilakside, besinle karşılaştıktan sonra ilk 2 saat içinde gelişen birkaç sistemin aynı anda tutulmasına bağlı belirtiler birlikte görülür. Anafilaktik olmayan hafif alerjik reaksiyonlarda ise, tek bir sistemle sınırlı belirtiler gözlenir. Örneğin, bir hastada kaşıntı, döküntü, ürtiker, ödem veya anjiyoödem gibi başka bir sistem tutulumu olmaksızın sadece cilt bulguları olabilir. Anafilaksi, tanımı gereği, birden fazla sistemin dahil olduğu ciddi bir alerjik reaksiyondur. Anafilaksi belirtileri; solunum, gastrointestinal, kardiyovasküler veya nörolojik sistem tutulumu ile birlikte deride oluşabilecek reaksiyonları içerebilir. Nadir de olsa anafilaksi, baş dönmesi, halsizlik, çarpıntı, tansiyon düşüklüğü, kardiyovasküler belirti veya bilinç kaybı gibi sadece nörolojik belirtilerle de ortaya çıkabilir. Erken belirtiler göz ardı edilmemelidir, çünkü reaksiyonların şiddeti başlangıç bulgularına göre tahmin edilemez. Kişiden kişiye ve hatta aynı kişide ataktan atağa değişebilir. Yer fıstığı, ağaç yemişleri, kabuklu deniz ürünleri, balık, inek sütü ve yumurta anafilaksiye neden olan en yaygın besinlerdir; ancak herhangi bir besin alerjik reaksiyonu tetikleyebilir.

Epinefrin otoenjektörü reçete etme kararı, anafilaksi veya anafilaksiden ölüm için risk faktörlerinin varlığına bağlıdır Kılavuzlar, astımı olan, önceden sistemik alerjik reaksiyon öyküsü veya yer fıstığı, ağaç yemişleri, balık veya kabuklu deniz ürünlerine karşı bilinen bir besin alerjisi olan çocuklara epinefrin otoenjektör reçetesi önermektedir. Ayrıca, IgE aracılı herhangi bir besine karşı alerjisi olan hastalara da epinefrin otoenjektörü önerilebilir. Reçete edilen epinefrin otoenjektörlerinin ne zaman ve nasıl kullanacakları konusunda besin alerjisi olan çocuklara ve ebeveynlerine eğitim verilmelidir.

Anafilaksi belirtileri olan çocuklar, bacakları yüksekte olacak şekilde yatar pozisyona getirilmelidir. Şiddetli bir reaksiyon sırasında ayağa kalkan çocuklarda ani ölüm vakaları bildirildiğinden, yatar pozisyon korunmalıdır. Belirtiler devam ederse veya ilerlerse, epinefrin dozu 5-15 dakika sonra tekrar edilebilir. Besin kaynaklı anafilaksi geçiren ve epinefrin alan çocuklar, gözlem ve gerekirse ek tedavi için ambulansla acil servise nakledilmelidir. Gözlem genellikle 4-6 saattir, ancak şiddetli veya dirençli belirtileri olan çocukların daha uzun süre gözlemlenmesi gerekebilir.

Besine Bağımlı Egzersizle Uyarılan Anafilaksi

Egzersize bağlı anafilaksi (EBA), birincil olarak egzersizle tetiklenen anafilaksi ile uyumlu belirtilerle karakterize, nadir görülen bir klinik sendromdur. Sendrom genellikle iki gruba ayrılır: birincisi; yalnızca egzersizin neden olduğu anafilaksi, ikincisi ise belirli bir yemeği yedikten sonra egzersizin neden olduğu anafilaksi. Bu durum söz konusu ise besine bağımlı, egzersizle uyarılan anafilaksi olarak adlandırılır.

Fiziksel aktivite en iyi bilinen ve en sık bildirilen kolaylaştırıcı faktördür. Bildirilen aktivite düzeyindeki çeşitlilik geniştir, ancak birçok hastada koşma, bisiklete binme veya diğer yüksek aktiviteli sporlar gibi yorucu egzersizler anafilaksiyi tetikleyebilir. Yürüme veya bahçe işleri gibi daha hafif aktiviteler bazı durumlarda besine bağlı egzersiz kaynaklı anafilaksiyi tetiklemek için yeterli olabilir. Belirtilerin şiddeti ürtikerden anafilaksiye kadar değişir. Glüten alımıyla birlikte egzersizin, tek başına glüten ile karşılaştırıldığında alerjik reaksiyon için eşiği düşürebilmekte ve şiddetini artırabilmektedir. Hem artan glüten miktarı hem de egzersiz arasında bir doz yanıt ilişkisi vardır.

Doktorlar, besin alerjisi olan çocukları yılda en az bir kez, özellikle de yaşamın ilk birkaç yılında (ilk 5 yıl) çocukları görmelidir. Daha sonraki çocukluk döneminde (5-14 yaş), 2-3 yılda bir kontrol olabilir. Yıllık kontroller, herhangi bir kaza sonucu alım veya reaksiyonun, beslenme durumunun, alerjenden kaçınma yaklaşımlarının, anafilaksi yönetimine yönelik adımların ve yeni bir epinefrin otoenjektör ihtiyacının gözden geçirilmesini içermelidir. Yıllık incelemeler ve yeniden eğitim, özellikle ergenliğe yaklaşan çocuklar için önemlidir, çünkü bu yaş grubunda, anafilaksiye bağlı ölüm riski artmaktadır.

Besinlere duyarlılık zamanla değişebileceğinden, çocuklar önceden alerjisi olduğu besinlere karşı toleransının gelişimi veya yeni besin alerjilerinin gelişimi açısından izlenmelidir. Devam eden klinik öyküler, deri prick testleri veya serum antijenine özgü IgE ile değerlendirilmelidir.  Takip testi için optimum aralık bilinmemektedir ve alerjen besine bağlı olarak değişir. Süt ve yumurta alerjisi genellikle yaşamın ilk 4-6 yılında geçer, ancak yer fıstığına veya ağaç yemişlerine karşı alerji genellikle geçmez. Süt, yumurta, soya veya buğday alerjisi için, yaşamın ilk 5 yılında her 12-18 ayda bir test yapılması standart uygulamadır. Besin alerjisi 5 yaşına kadar iyileşmezse, takip testi aralığı 2-3 yılda bire uzatılır. Fıstık alerjisinin iyileşme olasılığı düşük olsa da, en sık 5 yaşında iyileşme başlar. Bu nedenle, fıstık alerjisi için yeniden test için, süt, yumurta, soya veya buğday alerjisi ile benzer bir yol izlenebilir. Ağaç yemişlerine, balıklara ve kabuklu deniz hayvanlarına karşı alerjiler için her 2-4 yılda bir yeniden test yapılabilir.

Oral Alerji Sendromu

Ağız ve boğazda karıncalanma ve kaşıntıya neden olan polen-besin sendromu olarak da bilinen oral alerji sendromu (OAS) lokalize bir IgE aracılı reaksiyondur. Bu tipik olarak polen alerjisi olan kişilerde belirli taze meyve ve sebzelerin tüketilmesinden sonra tetiklenir. Bazı taze meyve ve sebzelerde proteinlerle belirli polenlere karşı IgE antikorları arasındaki çapraz reaktiviteden kaynaklanır. Örneğin, yaban mersini alerjisi olan kişiler, muz veya kavun yuttuktan sonra ağız ve boğazı etkileyen belirtiler yaşayabilir veya huş poleni alerjisi olan hastalar, çiğ havuç, kereviz veya elma alımından sonra bu belirtileri yaşayabilir. Bu proteinler ısıya dayanıksızdır ve alerjisi olan kişiler bu yiyecekleri pişirip tüketebilir. Alerji cilt testleri, oral alerji sendromu olan kişilerde genellikle ticari besin ekstraktları ile yapıldığında negatiftir, ancak taze veya dondurulmuş besinler ile yapılırsa pozitiftir. Sistemik belirtilere ilerleme nadir olsa da az sayıda hastada ortaya çıkabilir Genellikle düşük riskli bir hastalık olarak düşünülse de, OAS hastaların %3 kadarı ağızdaki belirtiler olmaksızın sistemik belirtiler yaşar ve %1.7’si anafilaktik şok yaşar.

OAS oldukça karakteristik belirtilere ve başlangıç hızına sahiptir, belirtiler tipik olarak yemekten 5-10 dakika sonra ortaya çıkar ve sıklıkla ilaç kullanmadan 30 dakika içinde kendiliğinden düzelir. En sık görülen belirti ağızda ve boğazda kaşıntıdır. Diğer belirtiler boğazda sıkışma, yutma güçlüğü, mide bulantısı, burun kaşıntısı ve kulakta kaşıntıdır. Genellikle bu belirtiler sadece çiğ besin yerken ortaya çıkar ve hasta pişmiş/işlenmiş besinleri tolere edebilir. Akut bir OAS yaşanması sırasında, dilde, küçük dilde, dudaklarda şişlik, yüzde ve göz çevresinde ağız etrafında ürtiker şeklinde deri döküntüleri gibi bulgular ortaya çıkar Mevcut belirtiler tipik olarak sindirim siteminin başlangıcı etrafındaki alana aittir. Bazı hastalarda yaygın ürtiker, nefes darlığı ve hatta anafilaktik şok gibi sistemik ve ciddi bulgular gözlenebilmektedir. Gerçekten de, bazı besinler, daha yüksek anafilaksi riski ile ilişkilendirilmiştir. Bu besinler badem, kayısı, kiraz, kereviz, mercimek, şeftali, erik ve domatestir. Bazı besinlerin sistemik reaksiyon riskini artırırken diğerlerinin neden artırmadığı halen araştırılmaktadır.

İmmünoterapi

Uygulama yoluna göre farklı immünoterapi türleri vardır ve bunlar alerjenin yutulduğu oral immünoterapi, alerjenin 2 dakika dil altında tutulduğu ve ardından bölündüğü veya yutulduğu dil altı immünoterapi ve cilt üzerine bir besin alerjeni içeren bir yamanın uygulandığı deri immünoterapisidir. Oral immünoterapinin klasik protokolünde, bir başlangıç yükseltme aşaması, ardından doz oluşturma ve idame aşamaları bulunur.

İmmünoterapinin amacı, bir süre maruz kalmamasına rağmen, suçlu besinin normal bir porsiyonunu aldıktan sonra hastanın herhangi bir reaksiyon göstermediği bir “tolerans durumuna” ulaşmaktır. Toleransa immünoterapi ile ulaşılamazsa, suçlu besini güvenli bir şekilde tüketebilmek için duyarsızlaştırma (desensitizasyon) yapılabilir. Ancak duyarsızlaştırmada besin mutlaka her gün alınmalıdır.

Besin Alerjilerinde Diyet

Eliminasyon diyeti, besin alerjisi olan hastaların tedavisinde en etkili tedavidir. Ayrıca egzama gibi bazı cilt veya sindirim sistemine ait tepkilere neden olan  besin alerjisinin teşhisinde kullanılır.

Eliminasyon diyeti, besine duyarlı bireylerin optimal sağlığını sağlamak için besleyici bir hipoalerjenik diyettir . Ancak bu süreç genellikle zorlayıcı, zaman alıcı ve olağanüstü bilgi, beceri ve bağlılık gerektirir. Besin alerjisi olan çocuklarda besin eliminasyon diyetinin başarısı, ebeveynlerin ve çocukların, eliminasyon diyetine mümkün olduğunca uyma ve anlama konusunda ne kadar ciddi olduklarına bağlıdır.

Diyet, normalde birkaç hafta uygulandıktan sonra belirtilerin azaldığını doğrulamak için tanının ilk aşamasında kullanılır. Besin alerjisi olan bebekler, alerjik oldukları besinlerden kaçınmalıdır ve bebeklerin bir kısmı bu sırada anne sütü emiyor olabilir. Emzirme, bebek beslenmesi için küresel standarttır ve çoğu durumda, hipoalerjenik bir formüla kullanmak ve emzirmeyi kesmek yerine anne sütündeki antijenlere karşı klinik reaksiyonları yönetmek için annenin eliminasyon diyeti uygulaması ilk adım olmalıdır. Annenin diyetinden süt, yumurta, buğday, soya, balık ve kuruyemiş gibi önemli besin değeri olan besinlerin çıkarılması anne sütünün kalitesini etkilemektedir. Anne sütünün yeterince besleyici olmasını desteklemek için diyet planlaması çok önemlidir.

Özellikle Ig E aracılı besin alerjilerinde besin yüklemesi yapılacaksa, tıbbi gözetim altında yapılmalıdır, çünkü anafilaksi geçirme riski bulunmaktadır. Diğer yandan uzun süreli olan eliminasyon diyetlerinde ailelere ayrıntılı bir şekilde eğitim verilmelidir. Ebeveynlere, akrabalara, çocukla ilgilenen yardımcıya eğitim verilmelidir, kreş/okuldaki öğretmenlere alerji durumu ile ilgili bilgi verilmelidir. Dışarıdan alınan paketli ürünlerde etiket okuma alışkanlığının kazandırılması gerekmektedir. İçeriğinde alerji olunan besin varsa ya da eser miktarda içeriyor uyarısı bulunuyorsa o ürün alınmamalıdır. Mutfakta kullanılan araç-gereçlerin hijyeni çok önemlidir, çapraz bulaş olmaması adına farklı kesme tahtası, bıçak kullanılması daha güvenilir olacaktır.

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir